6 Temmuz 2010 Salı

Urfa’nın yaz sıcağı ve gürültü kâbusu

Urfa’nın yaz sıcağı ve gürültü kâbusu

Yaz mevsimini severim aslında ve sanırım çoğu kişi de sever. Urfa da yaz mevsimi çok sıcak olur. Lakin yaz mevsiminde bolluk, bereket vardır. Ucuzluk vardır. Ve özgürlük daha çoktur mesela; Fakir için çalışıp para kazanmak, zengin için tatil yapmak ve de gezmek, seyahat etmek gibi imkânlar…

Fakat Urfa’nın yaz sıcağından çok aşırı gürültü bana kâbus gibi geliyor!

Gürültü, insan sağlığını fizyolojik ve psikolojik olarak etkiler. Yani sinirlilik, saldırganlık, yüksek stres, kulak çınlaması, duyma kaybı, uyku bozuklukları gibi pek çok sonuç doğuruyor.

Malumunuz, Urfa ya yaz geldi mi her kesin penceresi açık ve veya insanlar damlarında yatıp-kalkıyorlar. Bir bakıma her kes dışarıdadır.

Bu gürültünün başlıca nedenleri; Damdaki sıra geceleri, açık alandaki düğünler, düğün konvoyları, dolmuşçuların hoyratsızca korna çalmaları, trafik keşmekeşi ve genel olarak halkın duyarsızlığı gibi sıralanabilir.

Urfa’nın 24 saat gürültü özeti:

Sabahın erken saatlerinde trafiğin ve özellikle dolmuşçuların gürültüsü ile güne başlıyoruz.

Şehirde toplu taşıma yok. Bu şehrin nüfusu 500 bini geçmiş. Gündüzleri 700 binden de fazladır. Ulaşımı berbat, trafiği felç durumdadır. Yaz, kış her zaman trafik sorunu vardır ama yaz mevsiminde düğün, sünnet konvoyları, turist kafileleri de eklenince trafik çilesi ve aşırı gürültü çekilmez oluyor.

Urfa’nın trafik sorunu ve gürültünün birinci nedeni belediye otobüslerin olmayışıdır. Nüfusu 700 bini bulan bu şehir de, toplu taşıma midibüs, minibüs ve yarım otobüslerle yapılıyor; Yaklaşık olarak 200 adet yarım otobüs (özel halk otobüsü!) ve 3–5 tane de belediyeye ait yarım otobüsler ile bu ulaşım sağlanıyor. Dolayısıyla bu sözde otobüslerin sevgili şoför ve muavinleri aşırı gürültü yapıyorlar; Çoğu zaman duraklarda 10 dolmuş arka arkaya durup yolcu bekliyor. Yolu işgal ettiklerinden en öndeki duyupta gitsin diye uzun uzun ve sinirle kornaya basıyorlar ki tam bir felaket. Bu gürültü akşam geç saatlere kadar devam ediyor…

Ve akşamdan gece vaktine;

Eline tef’i, sazı, zurnası, davulunu alan ve grubunu da toplayan dama çıkıyor. Güya ilahiler okuyor, dua ediyor ya da şarkı söylüyor, eğleniyorlar. Saat 12 ye kadar, bazen 01’e kadar çalıp söylemeler devam ediyor. Adamlar, ilahi okuyarak sevap işledik diye düşünüyordur. Yaptığını, fikrini, sesini beğenmiş, coşuyor. Bunlar komşusunu, çalışanı, işçiyi ve diğerini, düşünmüyor yâda düşünemiyor. Çevreye verdiği rahatsızlığın farkında bile değildir. Öte yandan düğünüdür, sünnetidir, bunlarda açık alanlarda yapılınca. İşte sana kâbus!

Gece geç saatlerinden sabaha kadar;

Gece yarısından sonra yâda sabaha karşı, sabah ezanı bir başlıyor gün ağarıncaya kadar devam ediyor. Bu da tam 1 saat 10 dakika sürüyor!

Diyelim ki sabah ezan saati 04.00 olduğu bir günde; İlk Hoca 03.50 de okuyor. Uyku tutmamıştır, zamandan tasarruf olsun diye bir an önce okuyor ve camii de yatıp cemaati bekliyor(dur). İkinci Hoca 04.00 te okuyor. Üçüncü 04.10 de, Beşincisi 04.30 de Sekizinci 04.35 te, Ellincisi 05.00 da… ve en son Hoca saat 05.10 de okuyor sabah ezanını. Geçen gün saat tuttum tam 1 saat 10 dakika hiç aralıksız sabah ezanı okunuyor. Bununla sevap mı işliyor, günah mı işliyorlar bilmiyorum yani!?

Urfa’ya yaz geldi mi, biz çalışanlar için kâbuslu günler başlıyor ne yazık ki.

Valiliktir, Belediyedir, Emniyettir, Müftülüktür bunlar eğer görevlerini yaparlarsa bu keşmekeşi, bu gürültü kirliliğini önler. Yok, eğer yapmazlarsa bizim ruh ve beden sağlığımız tahrip olmaya devam eder maalesef!

Mehmet Açıl
mehmetacil@hotmail.com
Bu yazı Urfa Haber Gazetesinde yayımlandı